Fransa tarihine damga vuran isimlerden biri olan Marie Antoinette, gerek skandalları gerek ise lüks zevkleri sayesinde saray halkının ve saray dışındakilerinden dilinden düşmeyen bir üne sahipti. Çiçekler Marie Antoinette’in en istikrarlı ilgi alanlarından biriydi; en sevdiği inziva yeri olan korusunun pastoral lüksüne olan sevgisini ve parfüm zevkini birleştiren bir tutkuydu. Jean-Louis Fargeon adında yenilikçi bir uzman olan kendi parfümeri uzmanına sahipti. Marie Antoinette’in isteği üzerine, onun için özel bir koku yarattı; bu koku, Marie Antoinette’in gittiği her yere özünü taşıyabilmesi için mekanın taze kokusunu yakalamayı amaçlamıştı.
Marie Antoinette’in en sevdiği çiçekler arasında süsenler, sümbüller, laleler, leylaklar, zambaklar, gelincikler ve menekşeler vardı. Petit Trianon’un bahçelerinde o kadar çok çiçek vardı ki, kokularıyla her yeri kaplıyordu. Ayrıca Kraliçe gülleri de çok severdi ve 1784 yılında günümüzde hala Versailles Sarayı’nın bahçelerinde görülebilecek meşhur Kraliçe’nin Korusu Trianon’un bahçelerine iki binden fazla köpek gülü dikilmesini emretti.
Kraliçe’nin çiçeklere olan tutkusu nedeniyle, Lamballe Prensesi ya da Polignac Düşesi gibi Petit Trianon konukları sadece açık havada çiçeklerin tadını çıkarmakla kalmadı. Kapalı alana çiçek tutkusunu dahil etmek için, hanımlarından biri, dairelerinin her yerinde büyük Çin saksılarının ve kristal, Sèvres ya da Venedik camından küçük vazoların çiçeklerle dolu olmasını sağlamaktan özel olarak sorumluydu. Petit Trianon’un cephesi geometrik şekilli çiçek tarhlarından oluşan bir Fransız bahçesine baktığı için dışarıda yetişen çiçeklerin bolluğu içeriden de görülebiliyordu.
Kendisini çiçeklerle süslemenin yanı sıra, çiçekler Marie Antoinette’in günlük rutinlerine başka şekillerde de dahildi. Nakış işlemeyi severdi ve nakışlarında çoğunlukla çiçeklere yer verirdi, aynı zamanda Versailles Sarayı gibi yaşadığı yerlerin dekorasyonlarının her zaman çiçek deseni ağırlığında olmasına dikkat etmişti. Çiçekler, etrafında bulunan dekorasyonlarda düzenli olarak görülmelerinin yanı sıra, sabah çikolatasında da beklenmedik bir yere sahiplerdi. 18. yüzyıla gelindiğinde çikolata son derece popüler hale gelmişti ve Marie Antoinette çikolatayı o kadar çok seviyordu ki, “Kraliçe’nin Çikolata Yapımcısı” olarak bir uzmanı işe aldı. Bu resmi sıfatla çikolata yapımcısı bünyeyi kuvvetlendirmek için orkide soğanı ile karıştırılmış çikolata, sinirleri yatıştırmak için portakal çiçeği ile çikolata veya sindirime yardımcı olmak için tatlı badem sütü ile çikolata gibi ayrıntılı sıcak çikolata tarifler hazırladı. Özel fincanlarla içilen sıcak çikolata tarifleri günümüzde hala çikolata fanatikleri tarafından keyifle içilmektedir.